Kişilik bozukluklarında semptomatolojik ve sendromal devamlılık: Bir psikoperiyodik cetvel oluşturabilir miyiz?
Bazı araştırıcılar kişilik bozukluklarıyla birinci eksen bozukluklar arasındaki sınırların yeterince belirgin olmadığını, dolayısıyla bu iki uçtaki bozuklukları birbirinin devamı olarak görmemiz gerektiğini söyler. Bu devamlılığın kolayca algılanabilmesi için de, bütün psikiyatrik bozuklukları bilişsellik/algısallık, dürtüsellik/saldırganlık, duygusal kararsızlık ve bunaltı/baskılanma yönünden temel bir sınışandırmaya indirgenebileceğini ifade ederler. Genel kabul olarak klinikte, bunaltı/baskılanma içe dönüklük, dürtüsellik/saldırganlık ise dışa dönüklük belirtisi olarak kabul edilegelmiştir. Siever sınışandırmasının üzerine oturtulan ve tarafımızdan yapılan buradaki yeni gruplandırma(sıralama) geçmiş kabullerimize ters olmakla birlikte, elimize psikopatolojik devamlılık çizelgesi oluşturmak için önemli bir olanak sağlamaktadır.
Buradaki temel düşünce, narsisistik kişilik bozukluğunun, çekingen kişilik bozukluğuna göre daha içe dönük bir kişilik örgütlenmesi ve benzer şekilde ısrarcılığın utanmaya göre içe dönüklüğe daha fazla işaret eden bir belirti olduğu önkabullerine dayanır. Narsisistik kişilik bozukluğu, erken dönem patolojisidir ki, bu bozuklukta nesne yatırımı azdır. Buna bağlı olarak kullandığı savunma mekanizmaları ilkel mekanizmalardır. Halbuki çekingen ve bağımlı kişilik bozukluğu gösteren hastalar, narsistik çekirdeklere daha az bağlılık gösterirler, bu kişilerde nesne yatırımı kuvvetlidir. Bunun doğal sonucu olarak son iki bozukluk, daha gelişmiş savunma mekanizmaları kullanır. Yani klinik olarak dışa dönüklük gösterdiği söylenen kişilik bozukluklarının(narsisistik, antisosyal, paranoid vb) psikopatolojik olarak daha “içsel”, klinik olarak içe dönüklük gösterdiği ifade edilen kişilik bozukluklarının(bağımlı, çekingen) da psikopatolojik olarak daha “dışsal” ve nesneye dönük bir yapı gösterdiklerini söyleyebiliriz.
Bu nokta öngörülerek yapılan cetvelde sıralanmış belirtiler, kişilik bozukluklarının tanısal değerlendirmede boyutsal profil çerçevesinde içe dönük-ağır/dışadönük-hafif boyutlarına uygun bir derecelendirme ile dizilmişlerdir. Yani hem kişilik bozuklukları hem de belirtiler, tek bir kriter göz önüne alınarak ortak olarak boyutlandırılmıştır. Başka boyutlarda(örneğin DSM-IV deki A, B, C grupları olarak kategorileştirmek) yapılan sıralama periyodik bir cetvel vermemektedir. Çünkü özellikle kişilik bozukluklarında temel patoloji belki de yeterince “dışlaşamamak”tır. Kişinin içini nesnelerle buluşturamadığı her durumda patolojiden bahsetmek mümkündür. Bu noktadan bakıldığında, narsistik çekirdeklerine olağanüstü bir sadakat gösteren ve fakat nesneyi o ölçüde değersizleştiren yapılanmaların içe en dönük(dolayısıyla patoloji derecesi en yüksek) kişilik örgütlenmeleri olduğunu kabul etmek dinamik bir çerçevede hatalı olmayacaktır.