Psychiatry and Clinical Psychopharmacology
Original Papers

Predictors of outcome during a 6-month followup among heroin dependent patients receiving buprenorphine/naloxone maintenance treatment

1.

Bakirkoy Training and Research Hospital for Psychiatry Neurology and Neurosurgery, Alcohol and Drug Research, Treatment and Training Center (AMATEM), Istanbul - Turkey

2.

Baltalimani State Hospital for Muskuloskeletal Disorders, Department of Psychiatry, Istanbul - Turkey

Psychiatry and Clinical Psychopharmacology 2014; 24: 311-322
DOI: 10.5455/bcp.20140310072258
Read: 1000 Downloads: 575 Published: 16 February 2021

Objective: The aim of this study was to evaluate the predictors of outcome during a 6-month follow-up among heroin dependent patients receiving buprenorphine/ naloxone (BN) maintenance treatment.

Methods: Three hundred and ninety-two heroin dependent patients, who were consecutively admitted to the clinic (n=106, 27.04%) or accepted as outpatients for BN maintenance treatment (n=286, 72.96%) were included in the study. Patients were investigated with the Bakirkoy Opioid Withdrawal Scale (BOWS), the Substance Craving Scale (SCS), the Drug Use Disorders Identification Test (DUDIT), the Drug Abuse Screening Test (DAST-10) and the Stages of Change Readiness and Treatment Eagerness Scale (SOCRATES) at baseline evaluation.

Results: Among 392 heroin dependent patients, 287 (73.21%) were considered to have relapsed to substance use or to have dropped out of treatment, whereas 105 (26.79%) were considered to be compliant to the BN maintenance treatment. Rates of having a first degree relative with substance abuse, being under probation and having a history of suicide attempts were higher in relapsed/dropout group (RDG) when compared with the maintenance group. Other sociodemographic variables did not differ between these two groups. Mean scores on the BOWS and SCS were higher in the RDG than the maintenance group at the first month, whereas the DUDIT, DAST-10, SOCRATES scores and mean dose of BN did not differ between the groups. Among items of the SCS, “severity of craving” predicted a negative outcome. When type of treatment was included in these regression analyses as an independent variable, outpatient treatment predicted negative outcome together with history of suicide attempt and being under probation.

Conclusions: Since the dose of BN did not differ between the RDG and those retained in maintenance treatment, the present study suggests that those with severe withdrawal symptoms, particulary those with a high severity of craving, may need a higher dose of BN. A history of suicide attempt and being under probation are high risks for a negative outcome, particularly among those in outpatient treatment. Thus, more observed (supervised) use of BN in the first two weeks, which is more available during inpatient treatment, may improve outcome in outpatient maintenance treatment.


Buprenorfin/nalokson idame tedavisindeki eroin bağımlısı hastalarda 6 aylık izlem süresinde seyrin belirleyicileri

Amaç: Bu çalışmanın amacı buprenorfin/nalokson (BN) idame tedavisi altındaki hastalarda 6 aylık izlem süresinde seyrin belirleyicilerini araştırmaktı.

Yöntem: Çalışmaya kliniğimize yatışı yapılan (n=106, %27.04) ya da ayaktan BN idame tedavisi programına alınan (n=286, %72.96) ardışık 392 eroin bağımlısı hasta alındı. Hastalara Bakırköy Opioid Yoksunluk Ölçeği (BOYÖ), Madde Aşerme Ölçeği (MAÖ), Madde Kullanım Bozuklukları Tanıma Testi (MKBTT-DUDIT), Madde Kötüye Kullanımı Tarama Testi (MKKTT-DAST-10) ve Değişime Hazır Olma ve Tedavi İsteği Ölçeği (DHOTİÖ-SOCRATES) uygulandı.

Bulgular: Üç yüz doksan iki hastadan 287’sinde (%73.21) depreşme ya da tedaviden ayrılma görülürken, 105 hasta (%26.79) BN idame tedavi programına uyumlu olarak değerlendirildi. Birinci derece akrabalarda madde kötüye kullanımı, denetimli serbestlik ve intihar öyküsü oranı depreşme/tedaviden ayrılma grubunda (DTA) daha yüksekti. Bunlar dışında sosyodemografik veriler açısından iki grup arasında bir fark saptanmadı. BOYÖ ve MAÖ ortalama değerleri DTA grubunda idame tedavisine uyumlu gruba göre daha yüksekken, DUDIT, DAST-10, SOCRATES puanları ve BN ortalama dozu gruplar arasında farklılık göstermedi. Aşerme şiddetinin 6. ayın sonunda denetimli serbestlik kararı ve intihar öyküsü ile birlikte olumsuz seyirle ilişkili olduğu bulundu. MAÖ’nin 5 itemi arasından “aşermenin şiddeti” denetimli serbestlik kararı ve intihar öyküsü ile birlikte olumsuz seyrin belirleyicisiydi. Regresyon analizlerine tedavi tipi dahil edildiğinde ayaktan BN idame tedavisi uygulanıyor olması denetimli serbestlik kararı ve intihar öyküsü ile birlikte olumsuz gidişin belirleyicisi oldu.

Sonuç: DTA ile idame tedavisine uyumlu hastalar arasında BN dozu açısından farklılık saptanmadığından bu çalışma, yoğun yoksunluk ya da aşerme belirtileri olanların, özellikle de şiddetli aşerme yaşayanların daha yüksek BN dozuna ihtiyacı olabileceğini düşündürmektedir. Özkıyım girişimi öyküsü ve denetimli serbestlik kararının bulunması özellikle ayaktan tedavi altında olanlarda olumsuz seyir için yüksek risk etkenleridir. Bu yüzden yatarak tedavide olduğu gibi ayaktan idame tedavisinde de tedavinin ilk iki haftasında BN tedavisinin daha yakından gözlenmesi, özellikle de daha şiddetli aşerme yaşayanlarda, daha iyi bir seyir sağlayabilir.

Files
EISSN 2475-0581